Romalılar için aşkın kokusu

Prof. Dr. Aysun Bay Karabulut / Malatya Turgut Özal Üniversitesi Rektörü
1.01.2022

Milattan önceki dönemlerde Anadolu üzerinden Girit yolunu takip ederek Avrupa’ya taşındığı tahmin edilen ayvanın anavatanı İran, Kafkasya ve Türkiye’dir. Yaklaşık 4 bin yıldan beri Asya ve Akdeniz ülkelerinde bilinmekte ve kültürü yapılmaktadır. Ayvanın, sağlık ve mutluluk kaynağı, kadın ile erkek arasındaki bağlılığın ve aşkın sembolü olduğuna inanan Romalılar döneminde parfüm yapımı için kullanıldığı bilinmektedir. Yapılan araştırmalar sonucunda ayvanın yaprak ve meyvelerinde 36 farklı yağ asidi ile 32 farklı organik asit olduğu anlaşılmıştır. A ve C vitaminleri ile diyet lifleri bakımından zengin ve düşük kalorili olup yapısında E ve K vitaminleri de barındıran meyvenin içerisinde potasyum, sodyum, fosfor, kalsiyum, manganez ile demir, bakır ve çinko gibi minerallere ilave olarak karbonhidrat ve protein de bulunmaktadır.


“Ayva gelir nar gelmez

Ölüm bana ar gelmez

Baş yastıkta göz yolda

Ecel geldi yar gelmez.”

Anadolu manisi

11. yüzyılda yaşayan büyük Türk dilbilimcisi Kaşgarlı Mahmud tarafından “avya” imlasıyla kaydedilen, Eski Kıpçak dilinde günümüzde kullanıldığı biçimiyle “ayva” olarak geçen ve örneğin Rusça (ajva) yahut Çingenece (haiva) gibi dillere de aynı biçimde yansıyan “ayva” kelimesi Azerbaycan, Tataristan, Başkurt ve Balkar Türkçelerinde de aynı şekildedir. Dolayısıyla da birçok bilim insanı, bu dilbilimsel verilerden hareketle ayvanın Türk yurtlarında yetişen bir meyve olduğunu kabul etme eğilimindedirler. Nitekim meyvenin anavatanının Anadolu’dan başlayarak doğuya doğru Horasan’a kadar yayılan Türk ülkeleri olması da söz konusu kabulü desteklemektedir.

Rüyasında ayva gören…

Ayvanın Türk kültüründe önemli bir yerinin olması yalnızca dilbilimsel bir çıkarım değildir. Kültürümüzde ayva ile ilgili birçok inanış, atasözü, deyim ya da anlamlandırma uygulaması vardır. Anadolu’da halen ayva ağaçları yüklü meyve verdiğinde kış mevsiminin sert geçeceğine ya da hamile bir kadının çok ayva yemesi halinde çocuğunun gamzeli doğacağına inanılmakta, göbekleri ayvaya benzeyen (göbeği çukur olan) kadınların güzel olduğu düşünülmekte ve ayvanın havına benzetilen sevgilinin yüzündeki küçük tüyler güzelliği simgelemektedir. Rüyasında ayva gören kişinin rüyası, yakında geçirdiği kötü günleri atlatacağı ve ferahlığa çıkacağı şeklinde tabir edilmektedir. Yine ayva, geleneksel birikimimizi geçmişten geleceğe taşıyan kültür vagonları olan atasözleri, deyimler, maniler, ninniler, bilmeceler ve şiirlerde kendisine yer bulmuştur.

Nişastası şekere dönüşüyor

Gülgiller familyasından, kabukları tüylü, etli kısımları sert ve ağır, kehribar sarı renkli ve aynı zamanda aromatik nitelikli bir meyve olan ayvanın (cydonia oblonga), kırmızı kahverengi renkli gövdesi olup kışın yaprak döken ağacı yedi veya sekiz metreye kadar boy atabilmektedir. Yaklaşık olarak yüzde 84’ü su olan meyvenin içerisinde aşağı yukarı on adet yumuşak çekirdek bulunmakta, olgunlaşma sürecinde kabuğundaki tüyler kaybolmakta ve içeriğindeki nişasta şekere dönüşerek yok olmaktadır. Elma ve armut biçimliler olmak üzere iki temel gruba ayrılan ayvanın çeşitleri sınırlı sayıdadır.

İnsanlığın bildiği en eski meyvelerden biri olup milattan önceki dönemlerde Anadolu üzerinden Girit yolunu takip ederek Avrupa’ya taşındığı tahmin edilen ayvanın anavatanı İran, Kafkasya ve Türkiye’dir. Yaklaşık 4 bin yıldan beri Asya ve Akdeniz ülkelerinde bilinmekte ve kültürü yapılmakta, örneğin ayvanın sağlık ve mutluluk kaynağı, kadın ile erkek arasındaki bağlılığın ve aşkın sembolü olduğuna inanan Romalılar döneminde parfüm yapımı için kullanıldığı bilinmektedir. Divan edebiyatı geleneğinde “sevgilinin ayva tüylerinin” güzel koktukları için semen, nesrin ve reyhan gibi hoş kokulu çiçeklere benzetilmesi ayvanın tüyleri ile ilişkilendirilen güzel parfüm kokusu ile ilgili olmalıdır.

Genellikle Batı Anadolu’da ve sırasıyla en fazla düzenli olarak ilgi çekici bir ayva festivalinin de düzenlendiği Sakarya (Geyve), Bursa ve Antalya illerimizde gerçekleştirilen yoğun ayva kültürü ile Türkiye, uzun yıllardan beri meyvenin dünyadaki üretiminde lider durumundadır. Buna bağlı olarak en yüksek ihracat oranları da Türkiye’ye aittir ve bu durumun bir fırsat olarak görülüp daha da arttırılması gerekmektedir. Ülkemizde Eşme, Ekmek, Bardak, Demir, Karaali, Beyaz, Altın, Tekkeş, Limon, Şekergevrek, İstanbul, Yalı, Misket, Çukurgöbek, Viranyadevi, Havan, Gördes, Bencikli, Midilli, Kalecik, Çengelköy ve Yerli adı ile bilinen birçok yerli çeşidi ile birkaç yabancı türü de yetiştirilmektedir. Ayva üretiminde Türkiye’yi Çin, Özbekistan, İran, Afrika, Fas, Arjantin ve Azerbaycan gibi ülkeler takip etmektedir. Hasadı ve depolama koşulları zor olmadığı için dünyanın birçok bölgesinde, özellikle nemli ve subtropikal iklimlere sahip kırktan fazla ülkede yetiştirilmektedir. Bununla birlikte ayvanın soğuk havalara örneğin elma ve armut kadar dayanıklı olmadığını da belirtmeden geçmeyelim.

Ne işe yarar?

İçeriğindeki asit yoğunluğuna bağlı olarak ferahlatıcı bir aroması ve muhtevasında yer alan yüksek miktardaki tanen nedeniyle elma ile şeftali arasında, buruk ve mayhoş denebilecek bir tadı olan, bu nedenle taze meyve olarak Türkiye dışında çok fazla tüketilmeyen ayva dünyada genellikle reçel, jel, pelte, lokum, marmelat, komposto, puding, tatlı, şekerleme ve meyve suyu imalatında kullanılmaktadır. Bunların dışında gastronomi alanında da ilgi çekici bir yeri vardır ki bu bahiste, Osmanlı mutfağında padişah sofraları için hazırlanan etli ayva, ayvalı et, ayvalı kuzu kebabı, ayvalı pilav, ayva boranisi ve Kafkas usulü ayva gallesi gibi et yemeklerinde ayvanın önemli bir yerinin olduğunu yeri gelmişken belirtmiş olalım. Yine Kuzey Afrika’da tavuklu ayva yahnisi, Azerbaycan bölgesinde ayva dolması ve Fransa’da ise ayva püresi gibi yemeklerin yapıldığını da vurgulayalım.

Çok yaygın olmamakla birlikte zaman zaman kurutularak da tüketilen ayvanın bünyesindeki pektin ve tanen maddeleri, endüstriyel faaliyetlerin gözde malzemeleri arasındadır. Özellikle ayva yapraklarının kozmetik ve tekstil boyası sektöründeki kullanımı oldukça yaygındır. Kültürümüzde kumaş boyası olarak “Pişmiş Ayva Rengi”nin (koyu kavuniçi) olması bu durum ile alakalıdır. Ayrıca ayva çekirdeklerinden üretilen jelin, uygulandığı cilt üzerinde nemlendirici ve yumuşatıcı etkisinin olduğu da belirtilmelidir. Kan hücrelerinin üretiminde etkili olan demir, bakır ve çinko gibi maddeleri de ihtiva eden ayvanın bunların etkisiyle hücrelerin artışına katkı sağladığı, böylelikle de hücrelere daha fazla oksijen taşınmasını temin ederek cildin daha sağlıklı olması, yaşlanmanın geciktirilmesi ve saçların parlaması gibi etkiler ürettiği, ilaveten fiziksel yaraların iyileşmesini hızlandırarak kırışıklıkları giderdiği de unutulmamalıdır. Ayva merhemi deri hastalıklarına, yanıklara ve göz iltihaplarına şifadır.

Kanserle mücadelede etkin

Yapılan araştırmalar sonucunda ayvanın yaprak ve meyvelerinde 36 farklı yağ asidi ile 32 farklı organik asit olduğu anlaşılmıştır. A ve C vitaminleri ile diyet lifleri bakımından zengin ve düşük kalorili olup yapısında E ve K vitaminleri de barındıran meyvenin içerisinde potasyum, sodyum, fosfor, kalsiyum, manganez ile demir, bakır ve çinko gibi minerallere ilave olarak karbonhidrat ve protein de bulunmaktadır. Tohumunda dikkate değer oranda (yüzde 14-18) tutkal maddesi de bulunan ayvada az da olsa kanserle mücadele etkili olduğu düşünülen amigdalin ve emülsin de mevcuttur. Ayva tohumunun toksik etkilere sahip olması bu maddelerden kaynaklanmaktadır. Aynı şekilde kabuğu özellikle farklı kanser hücrelerine karşı mücadelede önemli olan yoğun bir antioksidan etkinliğine sahiptir. Yine meyvenin antioksidan niteliğinin yanı sıra antimikrobiyel ve antiülser özellikleri de bulunmaktadır.

İnsan sağlığına oldukça faydalı olan ayvanın meyve ve yaprakları ile birlikte astım, bronşit, soğuk algınlığı, boğaz ağrısı, öksürük (özellikle kaynatılarak çay gibi içilmesi durumunda), hemoroid, kalp damar hastalıkları ve muhtelif iltihaplanma türlerine karşı tedavi edici etkisi olduğu bilinmektedir. Tansiyonu düşürmekte, safrakesesi ve göğüs hastalıklarına şifa vermekte, bağırsak hareketliliğini düzene sokarak hazmı kolaylaştırmakta, sindirim sistemine iyi gelmektedir. Afrodizyaktır. Geleneksel tıp uygulamalarında ülser, ishal, kabızlık ve dizanterinin tedavisi için kullanılan ayva, diyabet ve idrar sorunlarında hatırı sayılır ölçekte etkili olup solunum hastalıklarına karşı vücut direncini de arttırmaktadır. Balla karıştırıldığında çarpıntıyı önlemekte, bulantıyı kesmekte, kalbi kuvvetlendirmektedir. Özellikle şeker oranı düşük olduğu için diyabet hastaları açısından sağlıklı bir besin olan ayvanın tıbbi tedavi açısından en dikkat çekici özelliği, kalp ve beyin kanamasını durduran ve damar genişlemesini önleyen bir mahiyet arz etmesidir. Kanı temizlemesi ve karaciğerin daha sağlıklı bir şekilde çalışmasını temin etmesi önemlidir. Öte yandan ayva kabuklarının ağrı kesicilik etkisine sahip olduğunu da not etmek gerekir.

Son olarak ayvadan üretilen jel türü ürünlere yüksek bir kalite kazandıran pektin maddesinin insan sağlığına olumlu etkilerinin olduğu da belirtilmelidir. Çözünür bir diyet lifi olmasının yanında kalp ve damar (kardiyovasküler) hastalıklarına karşı güçlü bir etkisi olan pektin ile ilgili araştırmalar, bu maddenin ve dolayısıyla da ayvanın iltihaplanmalar ile bağırsak sağlığı açısından önemini ortaya koymuştur. Yine ayva çekirdekleri de insan sağlığı açısından dikkat çekici etkiler üretmektedir. Kanser hücrelerinin çoğalmasına mani olmakta ve soğuk algınlığı, idrar yolu enfeksiyonları, bronşit, boğaz ağrısı, ses kısıklığı ve göz enfeksiyonlarına iyi gelmektedir.

aysunbay@hotmail.com